Teknoloji, tek başına
değerlendirildiğinde nötrdür; nasıl kullanıldığına
bağlı olarak yaratacağı etki değişir.
Bugünün ebeveynleri olarak bizler teknolojiye göçmen bir şekilde yerleşmiş bir nesiliz. Bilgisayarla, cep telefonuyla, internetle tanışmamız sonradan yani. Ama bizim bugünün çocukları ‘dijital nesil ‘ olarak adlandırılıyor. Son zamanalarda yapılan araştırmalarda çocuklarımızın beyinlerinin şekillenebilirlik ( plasticity) özelliğine sahip olduğu yönünde. Bunun anlamı, beyinlerindeki nöronlarla oluşan iletişim ağları dünyada olup bitenleri kişiselleştirmelerini sağlıyor. Kısaca ; dijital nesil olan çocuklarımızın beyinlerinin şekillenmesinde teknolojinin etkisinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.
Önemli olan teknolojinin bilinçli kullanımı ve buna bağlı olarak kullanım yaşı ve kullanım sıklığı. Burada ebeveynlerin kendilerine sormaları gereken önemli sorular var. En önemlileri:
- Ben ne kadar teknoloji, tv vb. kullanıyorum?
- İyi bir model olabiliyor muyum çocuğuma?
- Teknolojinin çocuğumun hayatındaki önemi ve yeri nedir?
- Teknolojinin yerine daha dikkat çekici ne sağlayabilirim?
Aşırı teknoloji kullanımını önlemek amacıyla ev ortamında kurallar ve sınırların belirlenmesi önemli ancak tek başına yeterli değildir. Bir şeyi engellemeye çalıştığınızda dikkati tam da o noktaya çekersiniz. Teknoloji için de aynısı geçerlidir. Günümüz çocukları ve gençleri için teknoloji bilgi ve eğlence kaynağı olduğu kadar sosyal ihtiyaçların da giderildiği bir ortamı ifade ediyor ve hayatlarında önemli bir yer tutuyor.
Peki, neden çocuklarımız gerçek dünyada koşup oynamak yerine sanal dünyayı tercih ediyorlar? Gençler, arkadaşları ile bir araya gelip sosyalleşmek yerine neden sanal kimlikler yaratmaya ihtiyaç duyuyorlar? Çünkü gerçek hayat istek ve arzularını kontrol etmelerini gerektiriyor. Oysaki sanal dünyada yaratılan “dijital kişilik” kişinin toplum içinde sosyalleşerek kontrol etmeyi öğrendiği öfke, cinsellik gibi unsurları kontrol etmesini gerektirmiyor. Bu da internet ortamının anonim olmasından, sağladığı görünmezlikten, hiyerarşi ve kontrol mekanizmasının zayıf olmasından kaynaklanıyor. Bu durum sadece çocuk ve gençler için geçerli olduğu kadar yetişkinler için de geçerli bir durum olduğu unutulmamalı.
Aile içi sağlıklı, sıcak ve samimi iletişim ise sanal dünyadan elde edilecek sosyal kazanca ihtiyaç bırakmaz; aile içi birlik ve beraberlik arttıkça internetten sağlanan sosyal kazanç azalır. Sağlıklı iletişimin bulunmadığı aile ortamlarında sadece kullanımı kontrol etmeye çalışmanın yeterli olmadığını araştırma sonuçları gösteriyor.
Çocuğunuzla sağlıklı bir diyalog kurmaya özen gösterin. Bu, çocuğun her anlamda gelişimi için yapılacak en önemli şeydir. Aile içindeki bireyler arasındaki sağlıklı iletişim; herkesin güvende hissetmesini, zorluklar karşısında dik durmasını ve duygusal boşluktan kaynaklanan arayışlara girmemesini sağlayacaktır.
Dikkat !!Bazı kişiler internet bağımlılığı için daha fazla risk taşımaktadır. İnternette gezinmenin sıkıntı veren düşüncelerden uzaklaştırıcı etkisi kaygı bozukluğu olan kişilerin internet bağımlılığı geliştirme riskini artırır. Depresif yakınmaları olan kişiler de kolayca internet bağımlısı olacak gruptandır. Depresyonun verdiği sıkıntılı düşünceler bir süre ertelense de, internetin yarattığı sosyal izolasyon, yalnızlık ve problemlerin gittikçe ertelenmesi depresyonun şiddetini daha da artıracaktır. İlaç, alkol, kumar ve cinsellik konusunda takıntılı ya da bağımlı davranışlar gösteren kişilerde de kolaylıkla internet bağımlılığı gelişebilir.
Zamanın çok kıymetli olduğu ve ne kadar hızlı geçtiği unutulmamalıdır.