Fraud Blocker

Michelangelo Etkisi İlişkilerde Nasıl Ortaya Çıkar?

Michelangelo etkisi

Michelangelo etkisi, partnerlerin birbirlerini etkilediği veya “şekillendirdiği” psikologlar tarafından gözlemlenen kişilerarası bir süreçtir. Her çift mutlu olmak ister ve mutlu olmak için çift olur zaten. Ama kendindeki hataları öncelikle görmek, kabul etmek, düzeltmek, törpülemek yerine karşısındakinden beklentileri yüksektir. O düzelsin, şımartsın, ilgilensin, ısrarcı olsun, sürpriz yapsın, alttan alsın, ne demek istediğimi anlasın, koşulsuz sevsin vs. Ancak yaşam bu kadar şımarık değil.

Eşimizle neden birlikte olduğumuzu bize sorsalar ne derdik? Pekala, onun olumsuz yönlerini değil olumlu yönlerini sıralardık. Peki, ilişkimizde neden yapamıyoruz bunu? Eşimize neden bu olumlu yönleri yüzüne söylemiyoruz/söyleyemiyoruz?

Tam da bu yazının konusu: ‘Michelangelo Etkisi’ ya da ‘Michelangelo Fenomeni’ olarak da adlandırılan kavram. Ana teması; partnerimizin artılarına, güzelliklerine, olumlu yönlerine odaklanmamız gerektiği, bu güzel taraflarıyla ilişkiyi ve iletişimi çerçevelendirmeyi ve eş ile paylaşmayı içeriyor.

Bu fenomenin babası 1999 yılında ABD’li Psikolog S. M. Drigotas’a ilham veren kaynak, ünlü ressam, mühendis, şair ve heykeltıraş Michelangelo’nun “Nasıl bu kadar güzel heykeller yapabiliyorsunuz?” sorusuna verdiği şu yanıt oluyor: “O güzellikler zaten taşın içinde var, ben sadece fazlalıklarını atıp içindeki güzelliği çıkarıyorum.’’

Bu açıdan bakıldığı zaman aslında çift terapilerinde sık kullanılan yöntemlerden de bir tanesi aslında. Michelangelo Fenomeni’nde adımlar biraz daha farklı işliyor.

İlk adımda kişinin kendisinin “ideal benliği” değerlendiriliyor. Burada kişi kendini kim olarak görüyor, nasıl ve nelerle mutlu olacağı, iyi hissedeceği neleri nasıl yaparsa huzurlu ve sağlıklı formda hissedeceği gibi durumlar değerlendiriliyor. Tabi ki gerçekleştirilebilir, akılcı ve makul olmak şartıyla. Kendisi ile ilgili gerçekleştirilebilir hayalleri ve yapınca mutlu olacağı şeyler konuşuluyor. Eşlerin her ikisiyle de bu adım kişisel olarak değerlendiriliyor. İdeal benlikler değerlendirildikten sonra ikinci adımda diğer partnerle bunlar paylaşılıyor, herkes kendi ‘ideal ben’ini ortaya koyuyor ve anlatıyor. Üçüncü ve son adımda da eşlerin birbirlerinin mutlu olacağı, ideal ben’lerine ulaşabilecekleri yolda, diğer eşin partnerini teşvik etmesi, desteklemesi süreç ve yöntemleriyle değerlendirilip planlanıyor. Ana tema bunun üzerine kurulu…

Buradaki en can alıcı noktalar şöyle; her birey mutlu olduğu, çift olduğu kişi yanındayken, hayatındayken aslında ‘ideal ben’ine rahat odaklanabiliyor ve ulaşınca mutlu oluyor. Yalnız olarak yapmak istediği şeyler değil aslında. Yaptığı zaman onaylanacağı, takdir edileceği, “Aferin, harikasın” diyecek biri ve bu kişinin eşi olması önemli. Bu ideal benine ulaşırkenki yolda tökezlediğinde elinden tutmasını istediği kişi, “Yapabilirsin, bak şunu şöyle yaparsan senin için daha iyi olur” diyecek kişinin eşi olmasını istemesi asıl unsur. Onun yerine düşünen değil onun için düşünen biri. Çift ya da eş olduğunu bu zorlu yaşam serüveninde en iyi O’na hissettiren kişi. Ve bunun tek taraflı değil karşılıklı olması ilişkiyi önemli, özel, güçlü ve bağlı kılan oluyor. Kişi partnerini arkasında ve yanında hissedince ‘ideal ben’ kavramı anlamlı, daha yapılası ve ulaşılası oluyor zaten. Bu, zamanla olumlu, güzel bir döngüye girince ilişki yaşanılası, keyif verici güzel ve anlamlı hale zamanla geliyor.

PARTNERİNİZİ MUTLU EDİN, ONA DESTEK OLUN

Birçok kişi bir yandan bundan da çok korkuyor. Yani eşini desteklemekten, O’nun ruhen özgür olmasından, mutlu olmasından çok endişeleniyor. Çünkü eşi bu yola girerse, desteklenirse, kendi mutlu olduğu şeyleri yaparsa terkedileceğini, beğenilmeyeceğini, eskisi gibi birlikte vakit geçirilemeyeceğini düşünüyor. Ama bu çok büyük bir yanılgı!

Bununla ilgili yapılan araştırmalarda, karşılıklı birbirini destekleyen, teşvik eden, eşinin mutlu olması için fedakarlık değil onaylayıcı ve pozitif davranan ilişkilerin daha da güçlendiği görülmüştür. Çünkü alttan alta desteklendikçe, eşine daha da hayran olmuş, minnet duymuş, kendini O’nun yanındayken gerçekten özgür hissedebildiği ve desteklendiği hayatı yaratan kişi olarak gördüğü için aşk duyguları daha da tetiklenmiştir. Ve “İyi ki hayatımda var, iyi ki onunla birlikteyim” düşünceleri günden güne artarak pozitif bir hale gelmiştir. Yani terk etmek istediği kişi değil asıl olmak istediği kişi olur partneri. Tekrar vurgulamak gerekirse bu durum karşılıklı, iyi niyet, empati, sevgi, saygı ve karşındakinin mutluluğundan mutluluk duyma temellerine çok bağlı.

O ZAMAN ŞİMDİ NE YAPIYORUZ?

  • Eşimizle neden birlikte olduğumuza dair mutlu ve olumlu yönleri düşünüyoruz.
  • Ona ‘hayır’larla dolu bir yaşam sunmuyoruz.
  • Onun mutlu olacağı hayalleri dinliyoruz.
  • Sonra kendi hayallerimizden bahsediyoruz.
  • Ortak noktalarda birbirimizi nasıl teşvik edeceğimizi, destekleyeceğimizi değerlendirip planlıyoruz.
  • Sonra yaşamımızda, ilişkimizde uygulamak için istekli olup çaba harcıyoruz.

İşte sizin ilişkinizdeki Mikelanjelo Fenomeni! Etkisini göreceksiniz inanın bana.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir: “Eşim Seksten Zevk Almıyor”