Dünyamız ve ülkemiz yaklaşık bir yıldır Covid-19 olarak adlandırılan bulaşıcı bir virüsün etkisi altında. Virüs ilk başlardaki kadar yüksek olmasa da hala etkisini üzerimizde hissettiriyor. Virüsün bulaşıcı etkisi kadar psikolojik etkileri de oldukça devamlılığını sürdürüyor. Özellikle ‘karantina’ ve ‘izolasyon’ kavramlarının hepimizin üzerinde etkisi farklı anlamlar içerse de vardığımız noktalar çok benzer.
Uzun süreli karantinanın depresyon, stres, duygusal dalgalanmalar, uyku bozuklukları, yeme düzensizlikleri, sinirlilik gibi psikolojik etkileri görülmektedir. Kişisel özgürlük ve faaliyetlerin korunması, açık iletişimin sürekliliği, yaşamsal ihtiyaçlara ulaşılabilirlik, teknolojiyi lehimize kullanmak gibi unsurlar karantinanın olumsuz etkilerini azalmaktadır.
Karantina koşullarının nasıl daha iyi olabileceği ile ilgili yapılan araştırma ve önlemler kapsamında bazı benzer durumda ve koşullarda olan kişi ve gruplar ele alınmış. Bunlar; kutup bölgesi araştırmacıları, astronotlar, denizaltı çalışanları, petrol sondaj kulesi çalışanları, mağara araştırmacıları ve kaşifler gibi kişi ve gruplar örnek temsil etmiş. Farklı fiziki ve konforsal koşullara sahip olsalar da izolasyon kavramı çerçevesinde psikolojik ihtiyaçlar ve sıkıntılar açısından büyük oranda benzeşme gösterdiği belirlenmiş. Olağandışı koşullarda yaşayan insanlarınyeni koşullara uyum sağlamak için kullandığı en yaygın strateji bir rutin oluşturmak olduğu belirlenmiş. Yeniden bir rutin oluşturmak, kontrolün kişide olduğu hissi yaratır, her gün için tutarlı bir program oluşturarak belirsizlik hissinin azalmasına yardımcı olur.
Günümüzde hala kaşifler kitap okumanın, müzik dinlemenin, kağıt oynamanın, yemek pişirmenin zamanı doldurmak ve belirsizlik hissinden uzaklaşmak için iyi yöntemler olduklarını söylüyorlar.Mümkün olduğu durumlarda rutine egzersiz eklemek de sıkılma ve monotonluk duygusuna karşı etkili bir yöntemdir, aynı zamanda stres düzeyini de azaltır.
Karantina koşullarında yaşarken isteksizlik ve motivasyonsuzluk ile başa çıkmanın kolaylaşması için ihtiyacımız olan, gelişmeye, bir amaca/amaçlara ve küçük başarılara odaklanmaktır, bunlar yeterlilik hissi yaratırlar ve bu sayede stres azalır. Karantina koşullarında uzun süre aynı insanlar ile çok yakın olmak da stres verici olabilir. Diğerlerine karşı toleranslı olmanın ve diğerleri tarafından tolere edilebilir olmanın önemi çok fazladır. Olası tartışmaları azaltabilmek için bireysel sınır koyabilme becerisi kritik önemdedir.
“Her salgın eski şeyleri siler, yeni bakış açıları ve hayat tarzları inşa eder” kuralı, sürecin fizyoloji ve psikolojiye etkilerinin bilinmesini gerektirmektedir. Covid-19 bazı hasarları sebebiyle fizyolojiyi ciddi düzeyde etkilemektedir. Psikolojik açıdan ise hastalarda ve geniş kitlelerde anksiyete, stres ve davranış bozuklukları oluşturabilmektedir. Ancak doğru, sağlıklı ve akılcı değerlendiren bireyler için bu süreç psikolojiyi onaran, hayatı daha güvenli, hijyenik ve daha disiplinli hale getiren bir durum da olabilmektedir. Psikoloji ve fizyoloji birbirini besler, destekler. Bundan dolayı korku ve umudumuzu dengede tutabilmek son derece önemlidir.
Özetle hem küresel bazda hem de ülkemiz açısından baktığımız zaman Covid-19 salgını sürecinden herkes kendi payına düşeni alarak çıkacaktır. Hem fiziki açıdan hem de psikolojik açıdan sağlıkla atlatanlar olduğu kadar atlatamayanlar da olacaktır. Artan aile içi şiddet ve boşanmalar, tahammülsüzlük, nefret artışı, ben merkezli yaklaşımların yükselişi, duygu durum bozuklukları gibi birçok kalıcı etkiler de görülebilecektir.
Bu eninde sonunda geçecek bir süreç, yeni normlar ve normaller olacaktır. Kaygımızı yönetebilmeyi, sınır koyabilmeyi, ev içi yaşantımızı dengeleyebilmeyi öğrendiğimiz ve kişisel olarak da ülke olarak da birçok yeni kazanımlar ve gelişimlerle çıktığımız bir süreç olması ümidiyle…
Sağlıkla kalalım…