Bilim insanları yiyeceklerle ruhsal durum arasındaki bağlantıyı kullanarak ve besinlerin beyin aktiviteleri üzerindeki etkisini inceleyerek akıl ve ruh sağlığı için farklı terapiler geliştirme yolundalar.
Besinlerin üzerimizdeki somut etkilerini düşünürsek, bir fincan kahve içince kısa bir süre içinde enerjimizde ve konsantrasyonumuzda bir artış meydana gelir. O bir fincan kahveyi pek çok kez art arda içersek titremeye başlayabiliriz ve anksiyetemiz artabilir.
Modumuzu yükseltmek istediğimizde neden zengin karbonhidrat içerikli yiyeceklere veya tatlı gıdalara yöneldiğimizin nörolojik açılaması da mesela şöyle;
“Yüksek yağ oranlı bir yemek yemek, hatta o yemeğin sadece fotoğrafını görmek bile, beynin ödül merkezini harekete geçiriyor ki uyuşturucular da tam olarak bunu yapıyor. Bağırsaktan gelen sinyaller beyine besinsel durumumuzun bilgisini veriyor ve beynin ödül merkezindeki dopamin etkinliğinden sorumlu beyin hücrelerini harekete geçiriyor. Rahatlatıcı yiyecekleri yedikten sonra bize mutluluk hissi veren de, o yiyeceği daha önce yediğimizde nasıl hissettiğimizi hatırlatarak daha fazla yeme isteği uyandıran da işte bu hücrelerden yapılan dopamin salınımı. Bu da bazı yiyecekleri düşünmenin veya kokusunu duymanın -aç olmasak dahi- neden şiddetli bir yeme isteği uyandırdığını açıklıyor.”
Bu durumun geçici bir stres yatıştırıcı olduğunu hatırlatarak şunu da ekleyelim: “Ne yazık ki yüksek yağ oranlı gıdaların bu alışkanlığa bağlı tüketimi, zaman içerisinde kalp rahatsızlıkları ve obezite gibi negatif fiziksel sonuçlar doğurabilir.”
Diğer yandan her geçen gün bir yenisi eklenen bilimsel çalışmalar, sağlıklı beslenmenin akıl sağlığı için temel bir gereklilik olduğunu ortaya koyuyor. Yine bu çalışmalar gösteriyor ki, kronik stress, kaygı bozuklukları, majör depresif bozukluklar, otizm spektrum bozuklukları, bipolar bozukluk ve hatta şizofreni gibi psikiyatrik kondisyonlar da beslenme biçimimizden etkileniyor.
Araştırmalar, çok da şaşırtıcı olmayan şu sonuca varıyor: Beden sağlığını destekleyen yiyecek ve içeceklerle akıl sağlığını destekleyen yiyecek ve içecekler aynı.
-örneğin- anlık rahatlatıcı besinler yerine sebze veya meyve tüketimine yönelirsek, zihinsel yapımıza da destekleyici ve geliştirici olmaktadır.
Kanada’da yaklaşık 300 kişilik bir ekip ile yapılan bir araştırmada ise şu verilere ulaşılıyor: Sebze ve meyve tüketiminin arttırılması depresyon ve anksiyete (kaygı) riskini düşürüyor. Hatta, beslenmenin etkisinin yaş, cinsiyet, gelir, eğitim, fiziksel aktivite, kronik hastalık ve sigara kullanımı gibi etmenlerden daha etkin olduğu ortaya çıkıyor.
Özetle
“Ne yersen O’sun!”