Cinsel Tacize Karşı Sessiz Kalmayın

ÇOCUĞA CİNSEL İSTİSMAR YA DA CİNSEL TACİZ  ve CİNSEL TACİZDE RİSK FAKTÖRLERİ

“Cinsel istismar, bir erişkinin cinsel gereksinim ve isteklerini karşılamak için çocukları araç olarak kullanmasıdır. “

“Cinsel istismar ya da taciz, psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan bir çocuğun bir erişkin tarafından cinsel doyum için kullanılmasıdır.”

Tanımlar…Ne kadar acı! Bu yazıyı yazma sebebim maalesef ülkemizde şu an bu konunun hakim olması. 3.5 yaşındaki bir kız çocuğuna komşusu! tarafından önce tacizi ya da tecavüzü sonrasında Onu öldürmesidir. Bu konunun aciliyeti ne zaman acil olacak merak etmeden de duramıyorum. Neler yapabilirizden önce biraz genel hatlarıyla mercek altına alalım konuyu.  Ben literatürü biraz aşıp yazımda cinsel istismar yerine cinsel taciz olarak kullanacağım. Çünkü sanırım artık “istismar” kelimesi fazla hafife alınmaya başladı. Taciz yani diğerinin alanına zorla! girilmesidir. Şimdi size çocuk cinsel tacizi ile ilgili çok kısa genel bilgiler vermek istiyorum.

Cinsel taciz maalesef ortaya çıkandan çok daha sık karşılaşılan ve yıllarca süren bir durumdur. Ortaya çıkandan diyorum çünkü aileler kendilerine göre haklı nedenlerle gizli tutmayı seçmektedirler. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim; cinsel tacize her türlü sessiz kalmak hem hukuki hem de vicdani bir suçtur! Vakaların sadece ve sadece % 15 inin bildirildiği düşünülmektedir. Tacizde bulunan kişilerin çoğunluğu erkeklerdir. Kimi uzmanlar tacizcilerin temel özelliğinin kurbanını “insan altı” bir varlık olarak görmek olduğunu belirtmektedirler. Hatta tacizde bulunanların bir kısmının çocuğa yönelik davranışından,” çocuğun yarar göreceğine ve olay anında çocuğun eğlendiğine” inandığı gözlenmiştir.

Boşanma, şiddet, alkol ve madde kullanımı olan ailelerde cinsel istismar/taciz daha sık görülmektedir. Çocuğun bakımıyla doğrudan ilgilenen babaların daha az istismar uyguladığı saptanmıştır.

CİNSEL TACİZDE RİSK FAKTÖRLERİ

Pedofilinin halk arasında ki adı; Sübyancılıktır. Sübyancı tarifi bazen halk arasında çok da kötü bir şey değilmiş gibi de bahsedildiği, algılandığı da görülmektedir.

Önemli olan nokta kesinlikleşudur ki:

“o daha çocuk, yanlış mı anladı, abartıyor, hayal mi kuruyor acaba vb ” denmemesi ve düşünülmemesidir. Her çocuk Cinsel istismarı, tacizi hisseder, fark eder, bilir, anlar, anlatabilir, bir şekilde tarif edebilir!

Cinsel taciz sadece çocuğu ve ailesini ilgilendirmez bu toplumsal bir sorundur. Cinsel tacize uğrayan kişi kaç yaşında olursa olsun etkilenir ancak bu bir çocuksa! Ve süreklilik arz ettiyse çocuk için ciddi bir travmadır. Maalesef aile içinde olması daha çok karşılaşılan bir durumdur.

Aile içinde bu risk faktörleri şu şekildedir: babanın alkolik olması, annenin sürekli hasta olması, annenin trajik ya da bir şekilde olmaması ( terk etme, ölümü, annenin yatalak vs gibi durumları, kötü üvey anne, gece çalışan anneler), anne babanın ya da diğer büyüklerin sürekli olmak kaydıyla çocukla aynı odada kalmaları ve aynı yatakta yatmaları, aile içinde psikolojik bozukluğun olması, kız çocuğun ani fiziksel gelişimi ve dikkat çekmesi, aile bireylerinin herhangi birinin cinsel tacize uğramış olması, evdeki erkek yetişkinin iktidarsızlık problemi olması, psikotik durumların varlığı gibi nedenler öncelikli risk etmenleridir.

Önemli!! Cinsel istismara, tacize tanıklık edip sessiz kalmak, gerekli merciilere bildirmemek, çocuğu bu durumdan kurtarmamaya yönelik her türlü hareket o suça ortak olmaktır! Ayrıca hukuki olarak da suçtur!

Kadınlar Nasıl Zevk Alır?

Çift arasında seks, bir danstır. Adımlarını diğerinin adımına uydurmak için çalışmak gerekir ama yetmez. O dansı sevmek, partnerinine uyum sağlamayı istemek, partnerinin de o dansa ayak uydurmasını sabırla beklerken destek olmak gerekir.

Eğer bu dansta zorlanan taraf kadınsa sebat ve çalışma daha da arttırılmalıdır. Çünkü bir kadının cinsellikte zevk alması hem kolaydır hem de zordur. Seks iki kişiyi içeren bir ritüeldir. Tutku sarmalı içine aldı mı çifti, herkes haz adına nasibini fazlasıyla alır.

Ancak kadınların  eşleriyle ilgili en büyük şikayetlerinden biri, eşlerinin dokunmasını bilmemeleri durumudur. Çoğu kadın kendi bedeninden zevk almasını biliyorsa şanslıdır. Seksi bir şekilde yönetir; gerek zihniyle gerek partnerini yönlendirerek zevki yakalar ve o zevke sarılır. Kadının seksten zevk aldığını gören erkek o seksten daha da zevk alır. Ancak madalyonun diğer yüzü kendi bedeninden zevk almasını bilmeyen kadınlardır. Burda yetiştirilme şekli, ailenin baskısı vb. gibi  cinselliğe bakış açısını şekillendiren tüm unsurlar cinsellikte baskı yaratır kadına. Çoğu eğitimli kariyerli kadın bile cinsel organıyla ilgili yeterli bilgiye sahip değildir. Bu bilgisizlik, deneyimsizlik ve baskılar kadını cinsel isteksiz ya da seksten zevk almıyor gibi gösterir.

Burda erkeğe birçok görev!? düşmektedir.

Eğer eşinin / kadının zevk almasını istiyorsa;

  • Erkek ağız ve vücut temizliğine dikkat etmeli, güzel kokmalıdır.
  • Eşine dokunmasını öğrenmesi esastır. Yani kadın bedeni, cinsel organı ile ilgili detayları öğrenmelidir. Her ıslanan kadın zevk alıyor yanılgısı içine düşerler. Kadının zevk aldığını gösteren sadece vajina ıslaklığı değil tüm beden dilinin verdiği işaretleridr.
  • Sevişmek için ortamın uygunluğunu (ısı, ışık, gürültü,çocuklar ) sağlamalıdır.
  • Klitorise doğru ve uygun dokunuşu bilmelidir. Önce yumuşak ve yavaş parmak hareketleriyle uyarı yapmalıdır. Zaman zaman tüm cinsel organı okşamalı zaman zaman da klitorise odaklanmalıdır. Bu dokunuşu kısa tutmamalıdır. Kadın belli bir kıvama gelinceye kadar bu uyarıyı sürdürmelidir. Sert dokunuşlar başlangıçta kadının canını yakabilir ve aniden soğutabilir. Kadının beden hareketlerinden, nefes alış verişinden, konsantresinden bunu iyi gözlemlemelidir.
  • Dokunuşlarının kadına zevk verip vermediği ile ilgili mutlaka kadından geri dönüt almalıdır ve kadının yönlendirmelerine açık olmalıdır.
  • Kadını bu yönde yani kendisini yönlendirmede cesaret vermelidir. Utanma yaşamasına sebep vermemelidir.
  • Cinsel ilişkiye girmek için acele etmemelidir. Ön sevişmeyi kadın hazır olduğunu söyleyinceye kadar uzatmalıdır.
  • Kadının tüm vücuduna dokunuşlarıyla, okşayışıyla uyarı verebilmelidir. Kadının hoşlanmadığı , çok gıdıklandığı vb. bölgelerinde ısrarcı olmamalıdır. Oral yolla da kadını uyarması önemlidir.
  • Kadının vücudunu , bölgelerini beğendiğini sözel olarak sıklıkla ifade etmelidir. Böylece beğenildiğini, arzulandığını işiterek de hisseten kadının da zamanla isteği artacaktır.
  • Erkeğin erken boşalma, sertleşememe gibi uzun süreden beri gelen sorunları varsa mutlaka tedavi olmalıdır.

Cinsellik dışında kadın ilişki içinde kendini değersiz ve önemsiz hissediyorsa cinsellikten de zevk alması zordur. İlişki içinde erkek eşini onaylamalı, takdir etmeli ve sevdiğini O’nun için değerli olduğunu çeşitli şekillerde eşine hissettirmelidir. Kadın ilişki içinde kenidini seks için kullanılıyor hissetmemelidir.

Bir önemli konuda eğer kadın gün içinde gerek evde gerek iş hayatında yoruluyor ise, çocukların, evin yükü onun üstündeyse kadın yorulur ve tükenir. Tükenen bir kadın sevişmeyi üst noktaya taşıyamaz gün içinde ve tek amacı dinlenmektir. Yorgun ve tükenmiş bir kadından cinsel istek beklenmesi de adaletsiz bir durum olur. Erkek eşinin yükünü tüm iyi niyeti ve sevgisiyle hafifletmelidir. Ona ev işlerinde, çocukların bakımında destek olmalı ki kadında kendine zaman ayırabilsin, gerekirse eşi için hazırlanıp cinselliği sağlıklı bir şekilde düşünebilsin.

Seks, boşalma, orgazm olma gibi hazları yaşamanın süreci vardır. Çiftlerin bedenlerinin uyumuna, birbirlerine alışmalarına, tanımalarına bağlıdır ve zamanla uyumu yakalamaya başlarlar. Tabi cinselliklerine ve birbirlerine gerekli ve yeterli değeri ve önemi verirlerse..

Cinsel İstismar ve Çocuk

Sübyancılık, Pedofilinin halk arasındaki söylemidir.

Cinsel istismar ya da taciz sadece çocuğu ve ailesini ilgilendiren bir sorun değildir dahası bu toplumsal bir sorundur. Cinsel tacize uğrayan kişi kaç yaşında olursa olsun etkilenir ancak bu bir çocuksa! ve süreklilik arz ettiyse çocuk için ciddi bir travmadır. Maalesef aile içinde olması daha çok karşılaşılan bir durumdur.

Peki cinsel taciz görülen ailelerin ortak özelliği nedir?

Cinsel istismarın sık görüldüğü aileler genel olarak işlevselliği bozuk ailelerdir. Bu tip ailelerin işlevselliğini bozan şey patolojileridir.

  • Katı baba modeli baskın aile tiplerinde, güç ve kararlarda baskın baba vardır, babanın kararları asla tartışmaya açık değildir. Güç ve kontrol için şiddet birer araçtır.
  • Cinsel sorunların var olduğu aileler, karı koca arasında var olan cinsel sorunları olan ailelerde çocuğa cinsel istismarın daha fazla olduğu gözlenmiştir.
  • Sosyal olarak izole yaşayan ailelerde de sık gözlenmiştir cinsel istismar. Aile dışı ilişkilerde sosyal ilişkiler kısıtlı, zorlantılı ya da hiç yoktur.
  • Rol çatışmalarının ve karmaşalarının sık rastlandığı aile tipleri risklidir. Annenin fazla çalışması, gece çalışması, annenin kızına ev işleri ile ilgili aşırı sorumluluk vererek kızın evin hanımı gibi nerdeyse olması gibi durumlarda baba bakım verme konusunda ensest yoluyla yapmaktadır.
  • Alkolik (ya da madde kullanımı) babaların olduğu aileler
  • Babanın olayı “seks eğitimi” gibi benzer düşüncelerle savunmaya çalışmasıdır. Anne kocası ile ilişkisinin bozulmaması vb nedenlerle durumu görmezden gelmesidir. Çocuk da utanma, suçluluk ya da korku gibi nedenlerle ya da aile düzeninin bozulmaması gibi düşüncelerle durumu yadsıyabilir.

Cinsel istismara maruz kalmış çocuklarda görülen klinik bulgular

Cinsel istismara uğrayan çocuklarda kısa süre içinde ortaya çıkabilen en yaygın bulgular şu şekildedir; Kaygı bozuklukları, uyku bozuklukları, kabuslar, fobiler, bedensel yakınmalar ve korku tepkileri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çiş ve kaka kaçırma sayılabilir. Daha ileri boyutlarda, ruhsal travmaya karşı ilkel bir savunma olarak kabul edilen Disosiasyon (Disosiyatifin kelime anlamı çözülmedir. Disosiyatif Bozukluk çeşitli ruhsal sıkıntılar veya travmatik (üzücü, korkutucu, utandırıcı, öfke uyandırıcı) olaylarla bireyde bilinç- bellek ve kimlik sorunlarının (saçma sapan veya farklı biriymiş gibi konuşma, konuşamama, bayılma, unutkanlık, kim olduğunu bilememe vb) ortaya çıkması anlamına gelir.) görülebilmektedir.

İstismarın ya da tacizin erken döneminde, amnezi, aşırı fantezi kurma, trans benzeri durumlar ve uyurgezerlik ortaya çıkabilmektedir. Bu çocuklarda konversiyon (konuşamama, bayılma, felç, güçsüzlük, duyu kaybı vb) tepkilerine de yüksek oranda rastlanılmaktadır. Cinsel istismar ya da taciz yaşamış çocuklarda yüksek oranda depresyon gözlenmekte ve çocuğun benlik saygısı ciddi hasara uğramaktadır. Bu çocuklarda intihar düşünceleri ve girişimleri sık görülmektedir. Öfke tepkileri, zayıf dürtü kontrolü, karşı olma, karşı gelme bozukluğu cinsel istismara uğramış çocuklarda gözlenebilmektedir.

Yetişkinlikte başlayan majör depresyon, çocuklukta cinsel istismarla ilişkili bulunmuştur. Kişiler arası ilişki kurma ve sosyal ilişkileri sürdürebilme becerisi, cinsel istismardan olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu kişilerin ya ilişki kurmaktan kaçındıkları ya da aşırı yakınlık gereksinimi duyup çok sayıda, fazla beklentili ve kontrol edici ilişki kurdukları gözlenmektedir. Her iki tip ilişki de işlevsellikten uzak olmakta ve genellikle yalnızlıkla sonlanmaktadır.

Yüksek riskli cinsel davranışlar, cinsel istismara uğramış kişilerde daha sık görülmektedir. Cinsel taciz öyküsü olan kadınlarda daha erken başlangıçlı cinsel yaşam, daha fazla oranda ergenlik çağında gebe kalma, birden fazla cinsel eş, korunmasız cinsel ilişki ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların sıklığında artma saptanmıştır. Ayrıca, cinsel istismar öyküsü olan çocukların daha fazla cinsel saldırıda bulunduğu da bildirilmektedir.

Son söz: “o daha çocuk, yanlış mı anladı, abartıyor, hayal mi kuruyor acaba vb ” demeyin ve düşünmeyin. Her çocuk Cinsel istismarı, tacizi hisseder, fark eder, bilir, anlar, anlatabilir, bir şekilde tarif edebilir!

İlişki Sorunlarınızı Ertelemeyin

İnsan o gözlere dalıp gidiyor. Yok öyle derin mavi gözler ve insanı kendine çeken bakışlar. O gözler ki  ‘iyileştirici’ geliyor insana. Onu dinlemek, tespitlerine, bilgisine kulak vermek beni kendisine hayran bırakıyor. Neden mi böyle başladım? Çünkü bildiğim iki şey var, o da Beril Pabuçcuer alışagelmiş psikologdan çok daha fazlası ve ister danışan olun ister olmayın size hissettirdiği enerji sizi bulunduğunuz yerden çok ötelere götürebiliyor.

79 doğumlu KATÜ’lü bir uzman psikolog Pabuççuer. İnanılmaz çekici ve insancıl biri. Zaten bu özelliği gözlerine bakınca da anlaşılıyor. İstanbul’ya ikinci gelişi, hayatını değiştiriyor. İstanbul kökenli Anne Meclisi Derneği’nde ilk günden itibaren aktif rol alıyor. Özellikle cinsel terapi konusunda uzman. Cinsel isteksizlik, vajinismus, erken boşalma ve porno bağımlılığı konusunda aranılan isimler arasında yer alıyor. Ve sonra gerisi geliyor. Aklınıza gelen birçok cinsel ve ilişki sorunları gibi konularda otorite olarak kabul ediliyor. Beril Pabuççuer’in ismini birçok yerde duydum. Ünlü sanatçılar, sporcular ve iş insanları… Birçok kişi O’ndan bahsediyor. Hal böyle olunca arayım dedim ve sordum: “Seks terapisi nasıl olur?”

Karşınızda Beril Pabuççuer ve büyük ses getirecek İstanbul Life Dergisi röportajı…

Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?

İroni yapacak olursam erkek yatak ister, kadın ise mutfak. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “seks” derken, kadının yanıtı sert bir şekilde “hayır, bizim sorunumuz evliliğimiz” der. Bir başka deyişle kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor!

Kadın ve erkek farklıdır diyorsunuz…

Sonuna kadar hem de…

Kadın ve erkek hangi durumlarda benzerler?

Aşık olduklarında sevgili Deniz! O zaman cinsiyetlerin tepkileri bir oluyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor.

Aşk nedir Beril?

Aşk, varlığını sürdürebilme ihtimalini karşı tarafta görmktir. Maalesef evliliğe gelince işler değişiyor tabii…

Neden?

Evlilik, tüm olası felaketlere ve mükemmelliklere rağmen dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Birçok gelişmiş ülkede ilk evliliklerin yürümediğini, ikinci birlikteliklerin ise mutlu sonla tamamlandığını biliyor muydunuz?

Boşanma oranları neden arttı sizce?

Evet. Eskiden evlilik, ‘hastalıkta ve sağlıkta ölüm bizi ayırana kadar’ demekti. Oysa şimdi sadece “haklar” var, sorumluluklar var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım…” gibi…

İstanbul Life

Erkeğin Penceresinden Cinsellik

Aile bir çok fonksiyonu içinde barındıran komplike bir yapı. Eşlerin birbirine karşı öncelikle sevgisi ve saygısının olması çok önemli ve o benim eşim, nasılsa her zaman yanımda, ulaşılması kolay o halde değeri azdır zihniyetini kırmak gerekiyor.  Birbirinin gözünün içine bakan, yıllar geçse de halen aynı heyecanı ve isteği duyan kişilerin sayısı az olsa da var olması insanı mutlu ediyor. Diyorsunuz ki, evet böyle birbirini seven çiftlerde var. Cinsellik, hangi yaşta olursanız olun, hani çalışan demir pas tutmaz hesabı zihniyeti ile çalışır. İçi geçmiş, kendisini sevmeyen, kendisini beğenmeyen çiftlerin sağlıklı bir cinsel yaşamlarının olması, sürekliliği de tartışılır. İlişkilerin yıpranmadığı, değer bilme üzerine kurulu evliliklerde dinamizmi yakalamak daha kolay, fakat artık bizden geçti anlayışı ilişkileri köreltiyor, diyebiliriz. Erkekler eşlerini kutsal anne kimliğine oturtmadıkları, her kadın gibi kendi eşinin de ihtiyaçları ve beklentileri olduğunu unutmamak gerekir. İlişkilerdeki en büyük doyumsuzluğun nedeni cinselliği, aşkı, sevgiyi çabuk tüketmemizdir. Çünkü maymun iştahlı olduğunuz zaman “kalbinizde atan kişilerin” sayısı artıkça ruhunuz kirleniyor diyebiliriz.  Sonrasında bir doyumsuzluk başlıyor ve kişi artık ilişkilerinde gerçek doyumu ve tatmini yakalamakta güçlük çekiyor.
Biz de erkekler ve kadınlara bir ışık tutmak adına, evliliklerde doyumlu cinsel hayatı “İzana Therapy” nin kurucularından Uzman Psikolog Sn. Beril Papuççuer ile erkeğin penceresinden cinselliği konuştuk.

– Erkeğin toplumsal değerlerle yetiştirilme koşulları, onları cinsellikte daha özgür olarak görüyor ve yetiştiriyoruz? Bu ne kadar doğrudur?
Çoğunlukla doğrudur. Toplumuzda ve kültürümüzde kızlar erkeklere göre çok daha fazla ayıp, günah gibi değerlerle büyütülüyor. Mahremiyet duygusu çok daha etkili büyüme sürecinde. Erkeklerde bu kadar fazla ve abartılı olmadığı için erkek daha özgür yetişiyor evet.

– Erkekler cinselliği kaça ayırıyor? Eşiyle toplumun öngördüğü tutkusuz bir sevişmeyi mi tercih ediyor?
Sanırım çok kabaca bahsedecek olursak 3 e ayırıyor.
1*Eşiyle yaşadığı legal, üreme amaçlı, fantezilere kapalı, klasik ve rutin pozisyon ve yerlerde olan ( çoğunlukla eşinin sıcak bakmamasından ya da eşinin tepki vermesinden çekinmekten olabiliyor), sıklığı ve zamanı istediği düzende olmayan cinsellik.
2* Eşi dışında seks yaptığı bayanlarla daha özgür, daha şehvetli ve fantezilerde sınırsız olduğu cinsellik.
3* Mastürbasyon yaparken zihninde canlandırdığı ya da fantezilerine uygun porno izleyerek sadece kendiyle baş başa kalmasının hazzıyla yaşadığı cinsellik diyebiliriz.

– Sevişirken kadının dilinden anlamak erkek için önemli mi? Böyle yaptıkları zaman neler değişir?
Elbette önemli. Kadın daha duygulara önem veriyor. Duygularının anlaşılması, ruhunun okşanması, değerli olduğunu duygusal anlamda hissetmek istiyor kadın. Bunu hisseden kadın cinselliği erkeğinin yaşaması gereken bir hak olarak görüyor, daha açık ve istekli oluyor. Çoğu kadın ilişkisi içinde değersiz hissediyorsa cinselliğe kapatıyor kendini çünkü erkeği tarafından kullanılmış hissediyor. Erkek kadının algılarına göre ilişki içinde değerli hissettirirse zamanla cinsellikleri de çok iyiye gider. Erkek de istediğini alır.

– Kadınların orgazm olması erkekler için önemli midir? Ya da her erkek bunun önemser mi? Onlara vereceğimiz tüyolar var mı?
Evet önemli. Erkekler zevk alan kadını gördükçe daha çok zevk alır ve tahrik olur. Hem de kendilerine olan özgüvenleri de artar. Kadınıma zevk veriyorum düşüncesi tartışılmazdır. Cinselliği kadının yaşamasına hak gören her erkek bunu önemser.
Tüyolar ana hatlarıyla şöyle olabilir:
· Kadın bedenini iyi tanısınlar, erojen bölgelerini, cinsel organın yapısını, kadın bedeninin hassas bölgelerini vb.
· Ön sevişmeyi uzun tutsunlar,
· Klitorisle fazla vakit geçirsinler ( bu kadının istediği her şekilde olabilir)
· Eşleriyle konuşabilsinler karşılıklı; nelerden hoşlanıyorlar nelerden hoşlanmıyorlar, nasıl dokunulmasını istiyorlar vb. gibi,
· Fantezilerini tartışsınlar ve denemeye açık olsunlar,
· Seks için uygun ortam çok önemlidir buna önem versinler,
· Kişisel temizliklerine titiz davransınlar, özellikle çoğu bayan sigara kokan erkekten hoşlanmıyor kendi içmiyorsa,
· Erken boşalma ya da sertleşme problemleri varsa mutlaka tedavi olsunlar  (günümüzde tedavileri mevcut)
· Eşlerine ev işlerinde ve çocuk bakımında yardımcı olsunlar, yorgun ve tükenmiş hiçbir kadının cinselliği düşünecek hali kalmaz! Çünkü kendi bakımına zaman ayırması da gerek kadının.

– Erkeğin erken boşalma, sertleşme gibi sorunları için önerileriniz neler?
Öncelikle ürolojik muayeneden mutlaka geçsinler. Hekimleri fiziksel bir problem olmadığına kanaat getirip psikolojik olduğunu belirtirse en kısa zamanda eşlerinin de desteğini alarak alanında uzman cinsel terapistten destek alsınlar. Günümüzde artık cinsel terapi başarı oranları çok fazla yüksek. Her erkek tabi bilmez ama cinsel terapiden bu konularda destek alıp tedavi olan çok fazla kişi var. Çünkü özellikle erken boşalma sorunu dünyada da ülkemizde de çok fazla.

– Erkek bedenen, ruhen, zihnen ve aşkla bir kadınla olmayı ister mi? Yoksa bunu bir ihtiyaç olarak mı görür?
Neden istemesin, ruhen sağlıklı olan her erkek bunu ister. Bu cinsiyete bağlı bir durum değil insana özgü bir ihtiyaç ve gerekliliktir.

– Mutlu bir cinsel ilişkide erkek kadından ne bekler?
Utanmamasını, erkeğine kendini açmasını, zevk almayı zamanla öğrenmesini, istediği şeyleri söylemesini, fantezilere açık olmasını, oral seksi karşılıklı sevmesini, zaman zaman argo müstehcen konuşulmasını, istekli olmasını, gün içinde de erkeğini tahrik etmesini, onun da cinselliği başlatıcı olmasını, pozisyonlarda onun da aktif olmasını, fantezi kıyafetler giymesi ve hatta sürpriz yapmasını çoğu erkek istiyor ve bekliyor.

– Modern hayat erkek cinselliğini etkiliyor mu? Yoksa arzu ettiği uyarıcıyı mı bulamıyor?

Günümüzde uyaranlar oldukça fazla. Erkek beyni cinselliğe daha hızlı çalışıyor ve adapte olabildiği için uyaranlardan etkilenme olasılığı da artıyor tabi. Eşiyle cinsel yaşamı iyi olanların çoğu bu anlamda oto kontrolü daha iyi oluyor.

– Sizin eklemek istediğiniz düşünceleriniz neler?
Ben teşekkür ederim. Harika bir röportajdı benim için. Herkese keyifli okumalar ne diyim.. Sevgiler:)

Biz teşekkür ediyoruz. Çok iyi bildiğiniz bir konu olsa dahi eğitim ve bilinçlendirme şart diyoruz. Mutlu, sevgi dolu ilişkiler için başka neler mümkün diyoruz.

Belgin TURAN – Önce Vatan

http://www.oncevatan.com.tr/saglik/uzman-psikolog-beril-papuccuer-ile-erkegin-penceresinden-cinsellik-h99920.html

Çağımızın Hastalığı “Depresyon” Hakkında Her Şey!

Duygusal bir bozukluk olan depresyonun mevsim değişikliklerinden hayattaki kayıplara kadar birçok sebebi vardır. Fakat depresyon belirtilerini yaşayan biri hemen depresyonda olduğu düşüncesine kapılmamalıdır.

Depresyon, psikiyatri literatüründe rahatsızlık ya da hastalıktan ziyade bozukluk olarak nitelendirilir. Depresyonda olduğunuzu bir miktar ön değerlendirme yapmak isterseniz aşağıdaki belirtilerden bir kümeye sahip olmanız gerekir:

  • Çökkünlük,
  • Karamsarlık,
  • Enerji azalması,
  • Kararsızlık,
  • Kendine güvensizlik,
  • Ölüm düşünceleri,
  • İsteksizlik,
  • Yaşamdan zevk alamama,
  • Durgunluk,
  • İştahsızlık,
  • Uyku bozukluğu,
  • İştah bozukluğu,
  • Unutkanlık,
  • Kararsızlık,
  • Kendine güvensizlik vb.

Depresyon belirtileri

Ancak bu belirtiler her insanda zaman zaman olabilir. Bu yüzden hemen depresyonda olunduğu kanaatine varılmamalıdır. Belli bir sıklık, şiddet ve yoğunluğu aşıyorsa, kişinin hayatını bozmaya başlıyorsa, kendine ve çevresine zarar veriyorsa kişinin depresyonda olduğu söylenebilir. Bu tanıyı psikiyatristler ve bu konuda çalışan uzmanlar koymalıdır.

Depresyon görülme sıklığı

Depresyonun yaşam boyu görülme sıklığı kadınlarda % 20, erkeklerde %10 dur.

GENETİK YATKINLIK VAR MIDIR?

Depresyonda genetik yatkınlık

Evet, genetik yatkınlık olabilir ancak biyolojik etkenler, çevresel etkenler, yaşam olayları, her türlü kayıp da etkenler arasındadır. Bazı insanlar deprsyona daha yatkın olabilir. Ruhsal özellikler, beyin yapısı aileye benzeyebilir. Ailesinde depresyon ya da intihar öyküleri olanlar, erken yaşam olayları yaşayanlar, örneğin 12 yaşa kadar ebeveyn kaybı olanlar yatkınlığı yüksek olanlardır. Kişilik özellikleri de yatkınlığı artırabilir, aşırı sorumluluk sahibi olma, aşırı kaygı, aşırı mükemmeliyetçiler, aşırı olumsuz düşünenler, evhamlı olan kişiler depresyona yatkındır.

Depresyon kriterleri

Süresi, sıklığı, şiddeti önemlidir. Depresyon belirtilerinin gün boyu hakim olması, en az 15 gün kesintisiz sürmesi gerekir.

DEPRESYONU NELER TETİKLER?

Depresyonu tetikleyen şeyler

Her türlü kayıp ve ayrılık depresyonu tetikleyebilir. Evlilik, taşınma, çocuk sahibi olma gibi nedenler gibi olumlu olaylar da depresyona neden olabilir. Mevsim değişikliği de tetikleyici olabilir. Özellikle kış ve sonbahar mevsimi en sık depresyon görülen dönemdir. Olumsuz duygular, bir daha yaşamamak ve ders almak vb. adına yaşamda yok göstericidir. Ancak kişi olumsuz olaylar karşısında geri çekilmeyi seçiyor ve uyguluyor ise bu durum depresyonu tetikler.

Yaşanılan olumsuz olaylardan olumsuz inancımız varsa yeni şeylere sahip olmak için çaba göstermeyiz. Anlık düşüncelerimiz duygularımızla ilişki içindedir. Anlık değerlendirmemiz duygularla ilişkilidir. Anlık değerlendirmeyi yaparken de geçmişte yaşadığımız olayları referans alırız. Burda travmatik yaşantısı yoğun olanların değerlendirme biçimleri de olumsuzdur.

HANGİ NOKTADA UZMAN DESTEĞİ ALINMALI?

Depresyonda uzman desteği

Sabah kötülüğü varsa yani sabah kalktığında çok kötü hissetme hali, erken uykusuzluk, sabaha karşı uyanma ve tekrar uyuyamama, belirgin şekilde durgunluk, yataktan çıkmama hali, intihar ve ölüm isteği olması durumları uzman desteği alınmasına şiddetli bir biçimde işaret eder.

DEPRESYON TEDAVİSİ

Depresyonun aşamalı bir tedavisi vardır. Türüne, şiddetine göre tedavi belirlenir. Sadece ilaç, sadece terapi, ilaç artı terapi şeklinde olabilir. Hafif ve orta şiddette ise sadece psikoterapi yeterli olabilir, ortanın üstü ve şiddetliyse ilaç desteği alınması gerekir (Tabi ki doktorun öngördüğü şekilde).

PSİKOTERAPİ KISMI NASILDIR?

Depresyonun nedenleri

Depresyon belirtilerinin türüne göre, şiddeti ölçeklerle belirlenir. Depresyona özel geliştirilmiş psikoterapi uygulanır. Bilişsel davranışçı terapi en sık kullanılan ve fayda sağlandığı gözlenen psikoterapi yöntemidir. Beyin dış dünyalardan gelen etkilere açık olduğu için bu konudaki uzman bu alanı kullanır.

İLAÇ KISMI NASILDIR?

Depresyonun sebepleri

Antidepresanlar yani ilaçlar duygu baskılayıcıdır, yoğun keder ve üzüntü varsa baskılar. Bunu yoğun yaşayanlar için faydası olur. Sağlıklı bir insan kendi kendine kullanmamalıdır. Eğer sağlıklı biri kullanırsa küntleşebilir (hissizleşme hali). Bu istenen bir şey değildir. Çerez gibi kullanılmaması, kafamıza göre kullanılmaması çok büyük önem arz eder.

İlaçların faydası, olumsuz hissedilen duygu durumunu düzenler, uykuyu frenler, iştahı düzenler, bedensel tepkileri düzenler. Kişi kendini enerjik ve daha güçlü hisseder. İlaçların sanıldığı gibi uyuşturma etkisi yoktur, Çevresel olaylarla etkilenen algı ve düşüncelerimizi, duygusal ve bedensel tepkilerimizi yani tüm yapıp ettiklerimizi genel olarak düzene sokar.

DEPRESYON TAMAMEN BİTER Mİ?

Kişiler tedavi olduğunda; tek başına ilaç tedavisi olduysa, ilaç kesildikten sonra ilerleyen yıllarda %70’lerde yineleme görülebilir.

Tek başına psikoterapi yapıldığında ya da ilaçla (şiddetine göre değişiyor) yineleme % 30’lara düşüyor. Çünkü kişi depresyonu atlatabilmeyi, onunla başa çıkmayı öğreniyor.

Tüm bunlar ışığında özetle; belirti kümesine sahipseniz hemen bir uzmana başvurmalısınız ve hekim kontrolünde tedavi şekline ve ilaç desteğine karar verip uygulamalısınız. Hayatınız değerlidir gecikmeden ve daha fazla şiddeti artmadan mutlaka uzman desteği alın.

Mutsuz olmamak için ‘Hayır’ demek lazım!

Kimi insanlar için hayır diyebilmek çok zordur. Bu zorlanma kişileri çoğunlukla mutsuz eder. Keşke şurda şöyle diyebilseydim pişmanlıklarıyla dolu cümleleri vardır. Hepimizin zaman zaman hayır diyemediği zamanlar vardır. Ancak bunun sıklığı fazla ise ve kişiyi  mutsuz eden bir hal aldıysa o zaman durum bir problem olarak algılanmalıdır. Kişi kendindeki bu durumun farkına varmalı ve bu olumsuzluğu ile yüzleşmeye cesaret etmelidir. Herkesin geliştirilmesi gereken birçok olumsuzlukları vardır. Önemli olan bunlarla yüzleşip olumluya çevirebilmektir.

Peki neden hayır diyemeyiz ve herkesi menun etmeye çalışırız? Bunun birçok sebebi olabilir. En çok itiraf edilen sebeplerden bir tanesi; karşı tarafla ilişkilerin bozulacağı düşüncesi ve kaygısı. Diğer sebepler, karşı taraftan bize de evet denilmesine zemin hazırlama düşüncesi, bencil algılanma endişesi, hayır nasıl denileceğinin bilinmemesi gibi durumlar en belirgin örneklerdir.

Herkesi memnun etme düşüncesinin altında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi onaylanma ihtiyacıdır. Yani çocukluğunda aşırı otoriter bir ebeveyn ile büyümüş ve ihtiyacı doğrultusunda onaylanmamış bir çocuktur hayır diyemeyen yetişkin. Ne yapsa beğenilmemiştir doğru dürüst ya da hep daha iyisi beklenmiştir. Olduğu gibi kabul edilemeyen çocuktur kaygılı hayır diyemeyen yetişkin. Ya da çocukken hayır demesi bireyselleşmesine izin verilmemiştir. Her hayır dediğinde azarlanmış ya da suçlanmış da olabilir. Bu yüzden herkesi memnun etmenin bu yetişkin olma yolunun şifresi zannetmiştir bu çocuk.

İşte bu gibi sebeplerden dolayı kişi hayatında herkesi memnun etmek demek onaylanmaktır, sevilmektir, değer görmektir. Ama bir yandan da hayır diyemediği, kendi isteklerini açıkça ifade edemediği, beğenmediği ya da onaylamadığı bi duruma itiraz edemediği için de için için kendini yer ve mutsuzdur.

Ancak bu aşılamaz bir durum değildir. Hayır deme zamanla öğrenilebilir.

Ufak tefek ipuçları:

  • Öncelikle size bir soru  yöneltildiğinde evet demeden önce bir düşüneyim demeye konsantre olun. Bu sizi ilk başta oldukça rahatlatacaktır.
  • Sizden istenilen şeyi tekrar ederek karşı tarafa onaylatın. “ Benden…..şunu mu yapmamı istiyorsun?..” gibi bu da size zaman kazandıracaktır evet demeden önce..
  • İstemediğiniz bir durum ise kendi duygularınızdan bahsedin. Bu durumun sizi rahatsız eden bir durum olacağını açıklamaya çalışın.
  • Bunu yapmak isteyebileceğinizi ancak daha öncelikli ve zaman alan işleriniz olduğunu ifade edin. Üzülerek hayır demek zorunda olduğunuzu söyleyin.
  • Hayır diyeceğiniz şeyin mutlaka “çünkü” sünü açıklayın. Karşı taraf için her zaman daha kabul edilebilir olacaktır.
  • Karşı taraf ısrarcı bir tutuma devam ediyorsa bu ısrardan da rahatsız olduğunuzu ifade edin.
  • Tüm bunları yaparken beden diliniz de sözlerinize mutlaka destek verir bir izlenim sergilemeli. Bakışlarınız ( ki bakışlarınızı asla kaçırmamalısınız hayır derken), dik duruşunuz, ses tonunuz, nefes dengeniz, ellerinizi kullanışınız vb. gibi..
  • Bir kere -uygun şekillerde ifade etmek kaydıyla- başardıktan sonra bunun çok zor olmadığını ve kendinize olan güveninizin arttığını hissedeceksiniz.

Son not: ‘Hayır’ diyebilmeyi gerçekten istiyorsanız ve bunu kendi başınıza aşamayacağınızı düşünüyorsanız mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.

Mutlu Bir Cinsel Yaşam İçin Kilolardan Kurtulun

Fazla kilo uzun zamandır Amerika’nın mücadele ettiği bir durumken artık ülkemizde bu mücadelenin içine girmiş ve  Sağlık Bakanlığı da çalışmalarını aktif bir şekilde sürdürmektedir. Ayrıca cinsellik ve cinsel sorunlar da ülkemizde daha rahat konuşulabilir, tedavi edilebilir ,  ulaşılabilir, tartışılabilir hatta son 10 yıldır ‘temel cinsel eğitim’, ders kitaplarında bile yerini almıştır.

Sağlıklı bir hayat ve cinsel yaşam için fazla kilo büyük bir sorundur. Kilolu insanların da cinsel ihtiyaçları ve istekleri vardır. Ancak fazla kilo, hareket yeteneğini kısıtlar, bedensel aktivite ve performansı azaltır. Bu da hem kişiyi hem de partnerini zorlayabilir.

Fazla kilo hormon değişimini başlatır ve  vücutta olumsuz etkiler yaparak cinsel yaşamı olumsuz etkiler ve kişide cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir. Sadece dış görünüşü etkilemekle kalmayan fazla kilo, kişinin ruhsal dengesini de olumsuz etkileyebilir.

Yapılan çalışmalar, kişilerdeki kilo ya da şişmanlık ile cinsel işlev bozukluğu arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Problemler içinde en sık görülen Erkeklerde sertleşme sorunu,  kadınlarda ise kendine güven olarak belirlenmiştir. Amerika’ dayapılan bir araştırmada, kilolu erkeklerin kilolarının sadece yüzde 5’ini vermesi ile sertleşme sorunu ve cinsel istekte iyileşme sağlandığıbelirtilmiştir. Ayrıca kilo vermenin ve insülin duyarlılığını geliştirmenin testesteron hormonu üretimini ve cinsel performansı arttırdığına da dikkat çekiliyor.

Kilo verilmesi ile doğru orantılı olarak hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel yaşamı iyileştirdiğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Ortalama % 15 civarında kilo verildiği zaman cinsel açıdan kendine güven, cinsel istek, çıplak görünebilme, cinsel ilişkide rahatlık, cinsellikten zevk alma gibi bir çok faktörde zorlanmanın azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, kadınlarda kilo verme kontrolü sağlandığında hamile kalma, hamilelik süreci, kısırlık ve menopoz ile ilişkili risk faktörlerinin oldukça azaldığı belirlenmiştir.

Daha sağlıklı bir hayat ve cinsel yaşam için fazla kilolardan kurtulmak bir seçenek değil yaşam amacı haline getirilmelidir. Bunun için gerekli kontrollerden geçerek hem diyet hem de hormonal vb. dengelerin belirlenmesi gerekir. Sonrasında uzmanın size özel hazırladığı ve takip ettiği diyet programı ile birlikte gerekli olanların yapılmasına başlanması çok önemlidir. Fazla kilo kaderiniz değildir..

Ergenlik Dönemindeki Çocuğa Nasıl Davranılmalı?

Ergenliğin çoğunlukla kötü ve sancılı bir dönem olduğu algısı vardır. Ergenlere ilişkin kalıp yargılar abartılmıştır. Yapılan geniş çaplı bir araştırmada ki bu çap Amerika, Avustralya, Bangladeş, Macaristan, İsrail, İtalya, Japonya, Tayvan, Türkiye ve Batı Almanya’yı kapsamaktadır. Bu araştırmada araştırmacılar ergenlerin benlik imajlarını değerlendirmişler ve ergenlerin en az %73’nün olumlu bir benlik imajına sahip olduklarını keşfetmişlerdir. Bu ergenler, geleceklerine yönelik özgüvenli ve iyimserdirler. Bazı istisnalara rağmen grup olarak ergenler, zamanın çoğunda mutludurlar, yaşamdan keyif alırlar, kendini kontrolü sağlama, saygın bir işe ve okula devam etme yeteneğine sahip olarak algılarlar, ailelerine karşı olumlu duygular gösterirler ve yaşamdaki stresle başa çıkma kapasitesine sahip olduklarını hissederler. Tüm bu sonuçlar ergenliğin fırtına ve stres tanımlamasıyla aynı değildir.

Tüm bu olumluları olumsuz yargıya dönüştüren şey, çoğunlukla onları anlamakla ilgili yetersizliklerimiz ve onlarla ilgili korkularımızdır. Bu olumsuz kalıpları yetişkinlerin kişisel deneyimlerinin, medyanın yalan yanlış etkisinin beslediğini söyleyebiliriz. Bunlara ek olarak da her yeni kuşak ergenin bir önceki kuşak ergenlere göre daha sorunlu algılanması da vardır. Bakıldığında her kuşak ergen bir önceki kuşak tarafından görünüşleri, tavırları, hoşlandıkları müzik ve giyim stilleri açısından sinir bozucu ve ehlikeyf olarak görülmektedir.

Ergenlerin yeni kimlikler deneme istekliliği, ebeveynlerine ve sosyal standartlara karşı nadiren düşmanca davranışlar göstermeleri karşısında şaşkınlık yaşamak biyük bir hatadır. Onların dışa vurulan olumsuz davranışları ve sınırları test ediyor olmaları ailelerinin değerlerini  reddediyor olmaları değil, ailelerinin değerlerini kabul etme yolunda ilerlediklerini gösteriyor olmalarıdır.

Ergenlerin pozitif 5’lisi olarak adlandırılan ( ya da pozitif gençlik gelişimi) gençlerden beklenen 5 önemli özelliği açıklar. Bunlar; yeterlik, kendine güven, ilişkiler, karakter ve yardımseverliktir/merhamet’tir. Bu 5 olumlu özelliğin gelişmesi için gençlerin olumlu sosyal programlara, etkinliklere ve donanımlı kişilere –ilgili öğretmenler, toplum liderleri, mentörler gibi– ihtiyaç duyarlar.

Ailelere tüm bunları gözeterek bazı önemli detaylara dikkat etmeleri önerilir:

  • Farklı görüşte, fikirde olsanız da dinleyin.
  • Yanlış davranışını kişiliğine mal etmeyin. Yanlış düşündüğünüz davranışı birlikte tartışın, değerlendirin.
  • Eleştirmek yerine rehber ve model olun.
  • Olumlu yaptıklarını takdir edin, yaptıklarıyla ilgilenin, önemseyin.
  • Kavga etmeyin orta yol bulun, uzlaşmaya liderlik yapın.
  • Çocuğunuzun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini görmezden gelmeyin, eleştirilmeye siz de hazırlıklı olun.
  • Karşınızdakinin sizin evladınız en değerli varlığınız olduğunu unutmadan konuşun ve dinleyin.
  • Hormonel değişim ve gelişim içinde olduğunu unutmayın, dengesiz olduğunu düşündüğünüz tavırlar sergileyebilir. Hoşgörülü ve anlayışlı olun.

Ergenler için endişelenmek endişenin büyümesinden başka bir şey getirmez. Sorun odaklı değil çözümlemeye istekli olun. Geleceğin mimarlarına kişiliğinizle, baş etme yöntemlerinizle, mücadeleci ve azimli ruhunuzla örnek bir ebeveyn olun..

Bilgilendirme Mesajı

29.03.2025 tarihli, 32856 sayılı Resmî Gazete ’de Yayınlanan 
“Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik” kapsamında ruhsatlandırma sürecinde olduğum için
geçici bir süre hizmet veremeyeceğim.

Saygılarımla,
Klinik Psk. Beril P. Ceylan